28 Nisan 2009

Deniztavşanı Halleri

National Geographic kanalında gecenin bir yarısında, ekranda deniztavşanları...

Deniztavşanları, hermafrodit, yani cift cinsiyetli ve yönelimlerini istedikleri zaman değiştirebiliyorlar. Çiftleşme sırasında biri erkek diğeri dişi rolündeyken rol değiştirebiliyorlar. Hatta, iki deniztavşanı çiftleşirken onlara bir başkası katılıyor ve böylelikle aslında rolleri değiştirmeden de çift cinsiyetli olmanın tadını çıkarabiliyorlar. Dahası, (NG kanalın yalancısıyım) çiftleşmekte olan deniztavşanlarına diğerleri öyle hızla katılıyorlar ki bir anda denizin dibinde bir deniztavşanı orjisi yaşanıyor. Hatta rivayete göre, dişi-erkek-dişi-erkek-dişi-erkek zinciri bir noktada döngüsel bir hal alıyor, yani zincirdeki tüm deniztavşanları hem erkek hem de dişi rolünü aynı anda deneyimleyebiliyor.

Bu da deniztavşanı halleri olsa gerek.

Dünya ilginç bir yer.

27 Nisan 2009

Çeşitli haller: Sahne halleri

Sahnede olmak, sahnenin en arkasında olmak, sahnenin en arkasında olup belki de en geniş görüş açısına sahip olmak (ya da öyle olduğunu düşünmek) çok rahatlatıcı bir düşünce değil. Burada sahnedeki sanatçının yalnızlığı gibi fikirlerden bahsetmeyeceğim. Sahneye çıkan herkesin (ve sahneye çıkan kişiye bakan herkesin) farklı bir tecrübesi, düşüncesi vardır bu konuda elbette.

Öyle acayip sayıda olmasa da yirmi beş yıl içinde her yıl için en az bir konserde sahnede bulunmuşumdur. Onca yıl her konserde, ne kadar rahat olduğumu düşünsem de, zaman zaman (itiraf etmeli ki çoğunlukla), kendimle ve sonrasında çevremle ilgili türlü türlü düşüncelerin istilasına uğruyor zihnim.

Bir yandan çalmakta olduğumuz şarkını ritmini belirli sınırlar içinde tutmak, bir yandan ellerimi kontrol etmek (acaba doğru bir pozisyonda mı bagetler, az sonra gelecek olan bölümde her zamanki hareketlerimi mi yapsam -alışıldık, ezberlenmiş- yoksa daha yeni bir şeyler mi yapmalı) bir yandan seyirciyle (ki aslında varlığımdan pek de haberdar olmadığını düşündüğüm seyirciyle, çünkü işlev itibariyle alt yapıdır davul, temeldir ama alttadır, bunu sahne düzlemine taşırsak arkadadır, gözden ırak olan...) iletişim kurmaya çalışmak (en azından tek yönlü) ve daha bir sürü iş. Tüm bunları yaparken de içinde bulunduğun durumdan (müzik yapmak, sevdiğin türde müzik yapmak, her türlü mecburiyetten sıyrılmış olmak, sahnede özgür olmak) keyif almak... Hepsi bir arada, alt alta ya da yan yana sıralanınca pek zor işlermiş gibi görünseler de aynı ana sığabiliyorlar.

Beni şaşırtan da tüm bunların farkında olduğunu düşündüğüm zihin hallerim. (Şimdi ritm biraz kaçtı, vokaller biraz ton dışında, simdi sol taraftaki seyircilerin ilgisini bu şarkıda tutamadık, kendi aralarında konuşuyorlar, şu anda gitarın tonu sanki biraz fazla sert bu şarkı için... ve "ama tüm bunlar da çok keyifli" değil mi, "otuz altı yaşındasın ve kendi isteğinle, kendi keyfin için yapabildiğin bir meşgalen var ve bak herkes gülümsüyor", galiba iyi bir şeyler yapıyorsunuz.)

Konser halleri ve sahne halleri bunları düşündürüyor zaman zaman. Galiba, hayattaki varlığına inandığım genel muğlaklığın kapsamında konser halleri ayrı bir yere sahip. İnişler ve çıkışlar, zihnin farklı halleri, aynı ana sıkışan düşüncelerin aralarındaki mesafe...

Bu haller bir garip haller!

Başlangıç

Nedir?

devamsızlıktan kalan bir blog sayfası daha mı?
web çöplüğündeki bir başka sayfa mı?
bir şey yapmamanın bir başka bahanesi mi?

görceğiz

başladım!