30 Haziran 2011

Virgül

İlişkimize bir virgül koyalım. Dedi. Soluklanalım, Noktalama işaretlerini doğru kullanmayı hiçbir zaman becerememişti, Metaforla arası olmadığı gibi iyi bir sevgili de değildi zaten,.

//proje365 hakkında bilgi için...//

29 Haziran 2011

İş yeri

İş yeri garip bir yer.
Uyumakla geçen ortalama 8 saatini dışarıda bırakırsak, hayatımızın yarısını iş yerinde geçiriyoruz. Tanıdığımızı düşündüğümüz ama asla tanıyamayacağımız garip insan topluluğuyla birlikte... Aynı binada, aynı odada, aynı masanın etrafında... Kurallarını hep bir başkasının koyduğu bir oyunda...
Kimse insanlığın rasyonel bir temele dayandığını iddia etmesin bana. İkna etmeniz mümkün değil!


//proje365 hakkında bilgi için...//

28 Haziran 2011

Tekzip

Pazartesi'nin tekzip yazısıdır:
27 Haziran 2011 tarihinde cemucan.com adresinde "Pazartesi" başlıklı yazıda hakkımda mesnetsiz iddialarda bulunan şahsa karşı cevap hakkım doğmuştur. Hakkımda "samimiyetsiz" olduğuma dair ithamlarda bulunulan söz konusu yazıda "sahte umutlar vaadettiğim"e yönelik yakışıksız yakıştırmalar yer almıştır. Bu çirkin iddialara cevap vermenin bile bir vakit kaybı olacağını bilmekle birlikte, bunları cevapsız bırakmanın bazılarına cesaret verebileceği düşüncesinden hareketle bu kısa tekzip yazısı kaleme alınmıştır.
Pazartesiyi samimiyetsiz olmakla suçlayanları aşağıdaki sorular ve vicdanlarıyla başbaşa bırakıyorum.
Siz değil miydiniz spora, diyete başlamak için pazartesiyi bekleyen?
Sigarayı bırakma kararınızı pazartesiden itibaren uygulamaya geçireceğinize dair yeminler eden...
Tutamadığınız bir sözü idare etmek için, "pazartesi ilk iş" diyerek zaman kazanmak isteyen...
İşte, esas samimiyetsiz olanlar, bu bahanelerin ardına sığınarak pazartesiyi kendi samimiyetsizliklerinin kılıfı olarak kullananlardır.
Kamuoyuna duyurulur.


//proje365 hakkında bilgi için...//

27 Haziran 2011

Pazartesi

"Sahte bir başlangıcın sahte umudunu taşır pazartesi. Cuma'dan farksızdır bu özelliğiyle. İkisinin de vaadettikleri şeyleri yerine getirmediklerini düşünürüm, samimiyetsizdirler... Haftanın günleri hakkında insana özgü sıfatlar kullanmak alışkanlığım değildir bayım, yanlış anlamayın. Sadece siz sordunuz da aklıma geldi... Evet, pazartesidir bugün, günlerden pazartesidir."

//proje365 hakkında bilgi için...//

26 Haziran 2011

Yazmamak

Bu da bir seçenektir, her zaman. 
Mesela bugün!

25 Haziran 2011

Sarhoş

Başkalarının nedenlerini bilmiyordu ama o, kim olduğunu unutmak için içiyordu. İçkinin ona hatırlattığı tek şeyse olmak istemediği bir insana dönüştüğünü unutmak için daha fazla sarhoş olmaya ihtiyacı olduğuydu.
Hayatı, bu basit çelişkide sıkışmış gibiydi...


//proje365 hakkında bilgi için...//

24 Haziran 2011

"Yrgn" ya da "ou"

Yrgnd, çk yrgnd, ssl hrflr yzmyck kdr yrgnd...

ya da

ouu, o ouu, ei aei aaa aa ouu...


//proje365 hakkında bilgi için...//

23 Haziran 2011

Seçenek

Her zaman bir seçeneğinin varolduğu düşüncesinin sağladığı rahatlığın bir kandırmaca olduğunu bilen pek az insandan biriydi.
Mutluydu yani...

//proje365 hakkında bilgi için...//

22 Haziran 2011

Sarı çizmeler

Sokağın ortasındaki sarı çizme...
Sahibini mi bekliyordur umutsuzca?
Artık bir işe yaramadığı için mi sokağın ortasında durmaktadır?
Kim sarı çizmesini bir sokağın ortasında bırakıp gider umursamaz tavrını dünyaya kanıtlamak istercesine?
Nasıl bir insan sarı, kesik, terkedilmiş tek bir çizmeden medet umar, hikâyesinin nesnesi olması için?






//proje365 hakkında bilgi için...//

21 Haziran 2011

Zaman gösterecek

"Zaman gösterecek," dedi. "Çalışmalarınızın sonucunu zaman gösterecek."
Aslında zaman hiçbir şeyi göstermeyecek. Sadece sonuçları görebilmek için geriye dönmeye ihtiyaç var, geriye dönmek de ileride olmayı gerektirir.
Sanırım mesele bundan ibaret, yoksa zamanın bir şeyi göstereceği yok.


//proje365 hakkında bilgi için...//

20 Haziran 2011

Ciddiyetsiz

Umutsuz ve yorgun başlanan bir günün farklı bitmesini beklemek yaşamın kurgusuna ters düşer. Düşüncelerimin hızı yerine parmaklarımın hızının izlerini taşıyan bir metin olacak bu, metin denebilirse. Herhangi bir örüntü taşımayacak, herhangi bir gönderme de...
Yatakta yazılan her metnin ortak kaderini taşıyacak, ciddiyetsiz!


//proje365 hakkında bilgi için...//

19 Haziran 2011

Ajanda

Ajanda kullanabilen insanlardan değilim, bir türlü de olamadım. Denedim, ama olmadı. İlk günler özenlidir insan, günü gününe, uzun ve düzgün cümlelerle yazar. Daha sonra boşluklar girer araya! Ne olmuştur o günlerde de sayfalar boş kalmaya başlamıştır, yaşam o kadar yoğun mudur, ajandaya iki cümle yazılamayacak kadar! Cümlenin sonuna soru işareti konmaz, çünkü cevap bellidir. Boşluklar tembelliğin işaretidir, insanlığın kaderidir.
Ajanda kullanabilen insanlardan değilim, olamadım bir türlü.


//proje365 hakkında bilgi için...//

18 Haziran 2011

Kendini tanımak

Aslında bir bok bilmez insan, kendini tanıdığını sanır. "Hangi etkilere ne tür tepkiler veririm?" Bu sorunun cevaplarını belirli gözlemler sonucu eder, birikmiş hesaplar arasından bir çıkarıma varır, bir sonraki muharebede kullanmak üzere dersimizi çıkarırız. Sonuç! Sonuç, kendimizi tanıdığımızı düşündükçe aslında "bir bok bilmediğimiz" fikrine daha da yaklaşmış olmamızdır.
Kendimi tanıyorum diyen kişinin yanından sessizce uzaklaşırım.


//proje365 hakkında bilgi için...//

17 Haziran 2011

Özür dilerim

"Özür dilerim," diyordu, "özür dilerim."
Başka bir kelime çıkmıyordu adamın ağzından. Kimse bir anlam verememişti, önceki gün öğle saatinden beri bir değişiklik yoktu. "Özür dilerim," diyordu, başka bir kelime çıkmamıştı adamın ağzından. Kimse bir anlam verememişti, oysa geçmişe dönük değildi sözleri. Bir çoğu, nedenini ertesi gün gazetelerini okudukları zaman anlayacaktı.


//proje365 hakkında bilgi için...//

16 Haziran 2011

Gecikmiş

Gecikmiş bir merhaba, gecikmiş bir karşılaşma, gecikmiş bir çaba, gecikmiş bir "seni seviyorum", gecikmiş bir veda, gecikmiş bir teselli, gecikmiş bir özür, gecikmiş bir yazı...


//proje365 hakkında bilgi için...//

15 Haziran 2011

Çelişki

Çalışma masasının başına oturmamak için bir neden daha bulmuştu: Büyük ihtimalle kimsenin ilgisini çekmeyecek hikâyeler yazma isteği anlamsız bir çaba değil miydi zaten!


//proje365 hakkında bilgi için...//

14 Haziran 2011

Kafamın içindeki

Dünya korkutucu bir yer.
Eğer sokakta, iş yerinde, alışveriş merkezinde gördüğüm insanların kafasından, benim onlar hakkında düşündüklerimin birazı bile geçiyorsa, bu dünya korkutucu bir yer demektir, hem de çok.


//proje365 hakkında bilgi için...//

13 Haziran 2011

Yokuş (Armağan Sönmez'e sevgiler)

"Yokuş yukarı tüm yollar.
Sorun dolu tüm insanlar,
'İnsanlık bu mu' diye,
Dolup dolup boşalırlar.

Birahaneler, meyhaneler dolu,
Yok mu bunun yolu."

Sahnedeki adama bardaki kalabalığın bağıra bağıra eşlik ettiği şarkı aslında onları anlatıyordu bir bakıma.


//proje365 hakkında bilgi için...//

12 Haziran 2011

Seçimler

Bir dönemeçte olduğunu hissediyordu, bir karar vermeliydi.
Hayatında almış olduğu kararları düşündü. Karar vermenin, bir seçim yapmanın aslında ne kadar kısıtlayıcı bir şey olduğunu... Geride bırakılan onlarca seçeneğin varlığıyla yaşamı sürdürmenin zorluğunu...
Önüne konan tüm şeçeneklerin, kelimenin gerçek anlamıyla "önüne konan şeçenekler" olduğunu düşündü. En son ne zaman kendi seçeneklerini yaratmıştı, en azından bunu aklına getirmişti? Hep başkalarının ona sundukları arasından seçimler yapmıştı ve bunu da özgürlük olarak sunmuşlardı ona. Çaresiz ve güçsüz hissetti.
Bir dönemeçte olduğunu hissediyordu, bir karar vermeliydi. Yeni bir şey denemeye hazır olmadığını düşündü, elini şişeye uzattı. Bu öğlen de kola içecekti.


//proje365 hakkında bilgi için...//

11 Haziran 2011

Kendini kandırmak

"Dünyadaki en faydalı insan özelliği nedir" gibi saçma bir soruyla karşılaşmak isterim her zaman! Cevabı bende hazır bulunan pek az sorudan biridir bu. Terddütsüz yapıştırırım cevabı: kendini kandırmak.
Şanslı insanlara özgü bu özellik fazlasıyla değerlidir. Görüldüğü her yerde kutsanmalıdır.
Gerçekten!



//proje365 hakkında bilgi için...//

10 Haziran 2011

On iki

Bir yılda on iki ay vardır.
Bir düzine on iki adet şeyden oluşur.
Bir günü tam ortasından on iki saat ayırır.
On iki, kendisi de dahil altı farklı sayıya bölünebilen en küçük sayıdır.
Bir hedefi vurmak isteyenler onun peşindedir.

On iki, bir sorgu odasındaki yaşlı adama yöneltilen gecikmiş soruların sayısıdır.
Soru sayısının on iki olmasıysa garip bir tesadüftür.


//proje365 hakkında bilgi için...//

9 Haziran 2011

Yokoluş

Güneşin yakıcı sıcaklığında, sarı kumsalda, kalabalığın uzağında bir yerde uzanmış yatıyordum. Alnımda biriken tuz tanelerini ovuşturup gözlerimin önünden yavaşça süzülüşlerini seyrediyordum. Denize girmekle biraz daha mayışma düşünceleri arasında tembel bir uyuşukluk içindeydim. O anda vardığım karar neydi bilmiyorum, doğrulmak için dirseğimi sıcak kuma dayadığımda uyuşukluğun etkisiyle midir nedir, bu sıcaklığa ne kadar uzun süre dayanabileceğim konusunda senle bir iddiaya tutuştuğumuzu hayal ettim, saymaya başladım.
Altmışa geldiğimde dirseğimin varolduğuna dair herhangi bir hisse sahip değildim, doksan sekizde şu anda sana ne kadar saçma gibi görünse de varoluşsal bir sorgulamanın sonucu besbelli, kolumu dirseğime kadar kumun derinliklerine sokma isteğine karşı koyamadığımı farkettim. Sıcak kum tanecikleri elimin varlığına herhangi bir direnç göstermiyordu, ben de bu durumdan hoşnut ilerlemeyi sürdürdüm. Yüz elli dörtte bir başka fikir geldi aklıma; önce sol ayağımı, sonra sağ ayağımı sıcak kumun içine iyice yerleştirmek... Etraftaki kimse varlığımdan haberdar değildi, güneş, olması gerektiği gibi bu yaz gününü deniz kenarındaki kalabalık için keyifli hale getirmek için parıldıyordu. İki yüz on üçte, ayaklarım ve kollarım kumun içinde, gövdemin diğer kısımları köprü pozisyonunda dışarıdaydı. Bir ter damlası alnımdan burnuma doğru kaydı, kaydı, kaydı... bir süre bekledikten sonra tıp diye sıcak kumların üzerine düştü ve anında buharlaştı. İşte, ne zaman diye sorarsan, aslında tam o anda ben de yokolabileceğimi düşündüm. Zaten içinde bulunduğum durumda uzun süre kalmam mümkün değildi. O sırada uzakta bir küçük kız çocuğu annesine sesini duyurmaya çalışıyordu: anne... anne... anne... anne... Ayaklarımdan güç alıp kumların içine balıklama daldığım zaman küçük kız çocuğu henüz annesinin dikkatini çekememişti.
İşte benim yokoluş hikâyem aşağı yukarı bu şekilde gerçekleşti.


//proje365 hakkında bilgi için...//

"Yüzeysel" için...

Sevgili Aslı Can Kortan, proje365 kapsamında "Yüzeysel" için üşenmemiş iPhone üzerinde bir çizim yapmış ve yollamış. Çok teşekkürler Aslı.
Siz de metin, resim, fotoğraf ve kelime önerilerinizle katkıda bulunmak isterseniz cucan@cemucan.com adresini kullanabilirsiniz.

8 Haziran 2011

Yüzeysel

Yüzeye yakın olmayı severim, derinlik ilgimi çekmez. Yüzey göreceli değildir, oysa derin bir başkasını referans gösterir, kendi başına yoktur değeri. Hele de sertse bir yüzey, kaya gibi, kafamı dayayıp ileriye bakarım, derinlerde kaybolmaktansa...
Yüzeyde olmak hep iyi hissettirir, güvenli.


//proje365 hakkında bilgi için...//

7 Haziran 2011

Hande Ortaç'ın ilk öykü kitabı çıktı

Şu anda Hande'nin ilk kitabının sürpriz kutlamasından bildiriyorum. "Kankurutan" artık kitapçılarda... Okuyalım, okutalım.
Tekrar tebrikler Hande.






Bilinç

Neden-sonuç ilişkileri çerçevesinde anlamlandırabildiğimiz dünyamızda bireyin toplumsal bir yaşam sürdürebilmesinin yegâne koşuludur. Varlığımızın doğasına aykırı dahi olsa toplumun refahı adına törpülediğimiz her şeyimizden geriye kalandır. Bir çok yöremizde bu olgu övülür, ona sahip olmayanlar kınanır ve imece usulüyle toplumsal yaşamdan dışlanır. Basit bir ifadeyle, kural budur.

Yaşam Ansiklopedisi c.I (asla basılamadı)


//proje365 hakkında bilgi için...//

6 Haziran 2011

Yosun

Telefon çaldığı sırada ekranda cevaplanmayı bekleyen onlarca mesaja, yapması gereken işleri anımsatmak için koyu renkli harflerle belirgin hale getirilmiş cümlelere bakıyordu. Telefondaki ses toplantıya çağırıyordu.
On beş yıl önce olmak istediği insan ile şu anda dönüştüğü insan arasında hiçbir fark yoktu, diğer insanların aksine. Sadece, o zaman yanlış bir hayalin peşinden koşmuştu ve şu anda da bunu sürdürmek dışında bir seçeneği olmadığını biliyordu. Tabii ki tüm bunları bugün bilebiliyordu. Her zamanki gibi derin bir nefes aldı, çekmecesini açtı ve böyle zamanlar için orada sakladığı kurumuş yosun parçasının kokusunu içine çekti.
Artık toplantıya hazırdı.


//proje365 hakkında bilgi için...//

5 Haziran 2011

Çevir sesi

Tuşlarının ışıltısına takılıyor gözlerim. Avcumun içindeki, pek de teknolojinin son ürünü gibi görünmeyen cihaza bakıyorum. Kulağıma götürüyorum. Çevir sesini bekliyorum. Bir türlü gelmiyor, olmuyor. Tuşlara gelişigüzel basıyorum. Yok! Olmuyor, seni arayamıyorum. Çevir sesinin yokluğunda seni arayamıyorum.
İşte, sordun ya, bütün mesele de aslında bundan ibarettir.

//proje365 hakkında bilgi için...//

4 Haziran 2011

Uyumak

"İnsan hayatında tutarlı olarak yapılan, ortalama yaşam süresinin yaklaşık üçte birlik bölümünü kapsayan yegane faydalı eylemdir. Faydalıdır, çünkü genellikle rüyalar uyurken görülür. Ben rüyaları hiçbir şeye değişmem, şahane şeylerdir. Rüya, hayatın anlamını arayan insanın yüzünde yüksek frekansta bir sesle patlayan şamardır. Anlam arayışı içindeki zihnin aslında ne kadar kısıtlı bir kapasiteye sahip olduğunu gösterir. Burada "zihin"le kastedilen "bilinç"tir. Bilincin akışkan olanı tercih edilir. Bana soracak olursanız, rüyalar iyidir, dolayısıyla uyumak da en az rüyalar kadar şahanedir."
Evet, böyle diyordu berberdeki adam, yanındaki çırağa.


//proje365 hakkında bilgi için...//

3 Haziran 2011

Sıkıldık

Koca bir boşluk değil aslında bugün.
Bir çok şey yapılacak, bir o kadarı yapılamayacak, üzülünecek, sevinilecek. Her şeyin anlamsızlığına şaşırılmayacak, şaşırmıyoruz. Şaşırmaktan sıkıldık. Tutulmayan sözlerden, boşa giden vaatlerden, geç kalınan buluşmalardan, varılamayan hedeflerden, dile gelmeyen duygulardan, söylenemeyen sözcüklerden, söylenebilenlerden, görülemeyen gelecekten, görülebilen bugünden, kendimizden... sıkıldık!
"Koca bir boşluk değil aslında bugün."
Kendimize yalan söylemekten de sıkıldık!


//proje365 hakkında bilgi için...//

2 Haziran 2011

Ses

Metal borunun pürüzsüz yüzeyini avcunun içinde hissetti. Hiçbir şey düşünmüyordu o anda. Daha sonra o ânı hep böyle anımsayacaktı, "hiçbir şey düşünmüyordum o anda." Her şey de zaten o ânın içinde olmuştu. Kolun havaya kalkışı, olanca gücüyle aşağı indirilişi, metal borunun kafatasıyla buluştuğu anda çıkan ses, karşısında duran hiç tanımadığı adamın kırılan kafatasından çıkan ses, kafatasının çıkardığı ses, o ses... Yerdeki adamın kafatasından yüzeye yayılan kan, gitgide yavaşlayan kalp atışları ve kanın kalp atışlarını takip ederek yavaşlayan yayılışı.
Metal borunun kafatasıyla buluştuğu anda çıkan ses...


//proje365 hakkında bilgi için...//

1 Haziran 2011

Obur

"Artık o saçma öykülerinde benden bahsetmeni istemiyorum" dedi.
Terkedip giderken birlikte geçirdiğimiz on yılı yanında götürdüğü gibi hayallerimi de elimden almak istediğini düşündüm. Ne de olsa oburdu o, kelimenin her anlamıyla obur; sofrada, iş yerinde, yatakta, iyi günde ve kötü günde, hayatın her noktasında! Bunu ona söylemenin herhangi bir anlamı olmadığını düşündüğümden sustum, hata olduğunu bile bile susmanın.
Söyleyemedim.


//bu blog yazısı buraya havadan, bin bir çeşit alengirli işler sonucu ulaşmıştır.//