30 Aralık 2010

Herkese tüm sevdikleriyle birlikte, mutlu, huzurlu ve sağlıklı zamanlar...

Evet, bu da bir yeni yıl kutlaması özünde. Yeni yıl dediğimiz şey, insanın kurduğu, aslında döngüsel doğa olaylarının sonucu olan bir sınıflandırma. Neyse, ağır konular hakkında yazmadığımı bu blogun sadık takipçileri biliyorlar.
Şu anki "ben"i en iyi ifade eden bir yıl sonu görseliyle...
Bu arada yeni yılın ilk konseri 6 Ocak gecesi Babylon'da... Gelenlerle görüşmek üzere.

16 Aralık 2010

7 Pink Floydlar ve 2 Prenses'ten yeni ses...

Evet, yine bir konser duyurum var. 24 Aralık Cuma gecesi Bronx-Pi Sahne'deyiz. Sahne saatimiz 23:00 civarları olur diye tahmin ediyorum. Gelenlerle orada görüşürüz.

Neyse... Bu yazının ana amacı bu duyuruyu yapmak değil. Belki bilenler vardır, 7pf2p olarak provalarımızı Çağlayan'daki stüdyomuzda yapıyoruz (daha önce bu sayfalarda (sayfa?) sırrımızı açıklamıştım, takipçiler hatırlayacaktır). Her yerde "Çağlayan'daki stüdyo..." falan diyoruz ama tabii stüdyo deyince akla ne geliyor bilmiyorum. Bu nedenle son provada bir iki fotoğraf çekeyim dedim.

İşte bizim stüdyo dediğimiz ve haftanın iki günü kendimizi kapattığımız yer, fotoğraftaki gibi bir yer çoğunlukla (Aslında çoğunlukla görüntüdekinden daha dağınık ve kirli). Kışları soğuk mu soğuk yazları ılık ve sıcak, duvarları çakma izolasyon malzemeleri ve 25 yıl önce odamın duvarlarında görmeye alıştığım posterleri taşıyan bir yer (her gelişimizde gürültüyle kaldırıp indirdiğimiz, kirli demir kepenkleri olan bir Çağlayan dükkânı ). Bundan bize ne diyenler olabilir. Doğrudur. Ben sadece bunları söylemek/yazmak istedim.
çeşitli afacanlıktaki grup insanları, yeni bir şarkının peşinde.
bu da, abimin Anlatya'dayken aldığı sonra da bana bıraktığı davul seti

15 Aralık 2010

Notos'ta soru-cevap: koşmak, yazmak, müzik...


Koşmak, yazmak ve müzik üzerine...
Evet farkındayım, biraz reklam kokan hareketler bunlar fakat yeni mecranın gücünden her blog yazarı gibi ben de yararlanmak isterim.

Şaka bir yana, Başlangıç Noktasına Geri Dön! çıktığından beri hakkında çıkan tek tük inceleme/değerlendirme yazılarından biri geçtiğimiz sayıda Notos tarafından yayımlandı. Aynı sayıda birkaç küçük soru-cevaptan oluşan röportaj da vardı. Biraz biçimsiz de olsa tarayıp buraya koydum. Orijinal hali için bknz. Notos'un bir önceki sayısı.












Aynı sayıda Behçet Çelik de Başlangıç Noktasına Geri Dön! hakkında yazmış. Bu da ilginç bir tesadüf olmalı, çünkü ilk kitabım Bambaşka Hayatlar hakkındaki ilk yazıyı da (dolayısıyla herhangi bir kitabım hakkındaki ilk yazı oluyor bu) Virgül dergisinde Behçet Çelik yazmıştı.


14 Aralık 2010

"Bu aralar nelerle uğraşıyorsun?" diye soranlara şöyle bir cevabım var...

İşte bu şekilde hayat...
Benzer haller içinde olanlar var mı?

10 Aralık 2010

altZine, Grizine, Futuristika!, Muhteviyat = fmag: içerik platformu...

2 aydır, Grizine'in yaşgünü kutlamaları çerçevesinde başlıkta adı geçen 4 dijital yayıncı bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. (fmag adı altında bir "içerik platformu" oluşturmuştuk, sadık takipçiler anımsayacaktır.) Amacımız, yayıncı olarak herbirimizin yaptığı işlerin yanında kollektif olarak/birleşik akılla neler yapabileceğimizin sınırlarını zorlamaktı.


f: Ulaş Olkun
Önce atölyeler yaptık. Her yayın, kendi kurguladığı yapıdaki atölyede interaktif/kollektif üretim arayışları peşine düştü (resimler, videolar ve ortaya çıkan işler bir süre sonra yayımlanacak, haberdar edeceğim). Daha sonra, 7 Aralık akşamı, bianet, birdirbir-express, muhteviyat, futuristika!, grizine ve Özgür Uçkan'la birlikte altZine'i temsilen benim de katıldığım bir açık oturum yaptık: "elalemin diline düşeceğine internet'e düş!" başlıklı açık oturumda dijital yayıncılık üzerine bir sürü laf ettik (Fotolar burada). Gecenin sonunda, bu tür eylemleri sık sık tekrarlama kararı aldık, iyi niyetlerle ayrıldık. (Internet üzerinden canlı yayımlanan açık oturumun kayıtları da bir süre sonra yayımlanacak.)

f: Ulaş Olkun 
Kendi adıma, bu eylemlerin faydasına inanmakla birlikte, bu tür oluşumların hem sayı olarak artması hem de nitelik olarak gelişme göstermesi ve desteklenmesi gerektiğini düşündüm süreç boyunca. Şişkin egoların etrafta olmadığı zamanlarda da ortaya yartıcı/farklı/keyifli işlerin çıkabileceğini göstermesi adına umut verici bir vaka oldu bu deneyim. (Grizine'in özverili çalışmaları için Papatya ve Saliha'ya ve diğer herkese teşekkürler.)

3 Aralık 2010

e.s.t.

bazen lafa gerek kalmıyor. esbjörn svensson'un öldüğü haberini aldığım günü anımsıyorum.

insan merak etmeden duramıyor, hele cevabını asla öğrenemeyeceğim bir soru olunca: müziklerinde başka nerelere uğrayacaklardı acaba? 

şu anda da Leucocyte albümünden "Leucocyte: IV. Ad Infinitum" çalıyor...