10 Şubat 2011

Gerçekler...

Kısa bir süre önce bu blog yazarlığı işine soyunmayı aklıma koyduğum sırada, burada asla kurmaca bir şeyler yazmama kararım vardı. Nedense blogun kurmaca için uygun bir yer olmadığını düşünüyordum, hâlâ da düşünüyorum.

Son bir kaç aydır içinde bulunduğum iş hengamesi beni herhangi bir şey yazmaktan gitgide alıkoymaya başladı. Blog bir yanda bekliyor, diğer yanda yazılmayı bekleyen bir kitap var, bir başka yanda twitter/facebook vs bin bir mecrada her gün tükenmez üretkenlikleriyle insanlar bir şeyler yazıyor ve paylaşıyor...Ben bekleşip duruyorum. Beklediğim de bir şey yok aslında. Hiçbir zaman kendini aşmaya çalışan, kendiyle mücadelesi olan insanlardan olamadığımdan, "demek buymuş, ne yapalım, geride en azından 4 kitap var, bu da kârdır" mantığıyla durumu idare ediyorum. Ediyorum etmesine ama bugün ne olduysa, artık ben de üretken bir kişilik özelliği geliştirmeye karar verdim, en azından bugünlük. O nedenle blog yazılarımın arasına kurmaca bir şeyler de sıkıştırma kararımı burada, siz takipçilerin huzurunda açıklıyorum.

Lafı fazla gevelemeyeyim ağzımda, tüm bu laf kalabalığı şu cümleyi burada yazma isteğimden ortaya çıktı aslında, sırf bu yüzden yani, başka bir nedeni yok. Kimseye gizli bir mesaj da vermiyorum. Sadece şu cümleyi bir blog sayfasında görmenin keyfini yaşamak istedim:

"Bugüne kadar yazdığım herşey yalandı, tek kelimesine bile inanma!"

3 yorum:

tuğba çelik dedi ki...

Harika bir haber bu! Beklenti doğdu ama "Başlangıç Noktasına Geri Dön"meyin. Okurun beklentisi soldurmamalıdır. :)

aybars çelik dedi ki...

"bekleşip duruyorum" bu ifade çoğul bir imayı destekliyor ve naçizane, bekleyip duruyorum diye kullanılsa daha iyi olurdu diye düşünüyorum, affınıza sığınarak...

cem uçan dedi ki...

blog yazarının bilinç dışı ikinci kimliğini açığa vurdunuz, iyi mi oldu, iyi oldu evet. Teşekkürler.