11 Temmuz 2011

Dünya karanlık bir yere dönüşüyor

Seksenlerin başında çocuk olmak, ergenliği Özal döneminde geçirmek, tutunacak bir ideolojiye sahip olamamak... Bunların hiçbiri bahane olamaz farkındayım. Kendimi bildim bileli çevremde olan bitene bir anlam vermeye çalışıyorum, bunda çok başarılı olmadığımı bilmeme karşın, belki de tutarlı olarak yapmayı sürdürdüğüm ender şeylerden biri bu. Her defasında gördüğüm şey bana hiç umut vermiyor. Buna karşılık, kendimi politik bir duruşla tanımlama ihtiyacı da hissetmedim, dediğim gibi, güven eksikliği ve inançsızlık... Yine de hiçbiri bahane olamaz, farkındayım.
Bulunduğum noktadan etrafıma baktığımda insanların düzen dedikleri şeyin tutarlı bir ikiyüzlülükle örüldüğünü görüyorum. Durduğum noktayı değişken olarak alsam da gördüklerim sabit kalıyor bu denklemde. Yetişkin saydığımız, yaşına, tecrübesine, geçmişine, sözlerine, varlığına itibar gösterdiğimiz insanlar gözümüzün içine bakarak bize yalan söylüyorlar. İçinde yaşdığımız dünyanın gerçek yüzünü bize göstermek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Diğer yanda da sanatçılar (aynı şekile yaşların, sözlerine, davranışlarına itibar ettiğimiz türden olanlar) bize içinde yaşadığımız dünyaya başka bir gözle bakma seçeneğini sunuyorlar. Bizi kandırarak, daha iyi bir dünyanın varlığına umutsuzca inanmamızı sağlıyorlar, sesleriyle, renkleriyle, sözcükleriyle... En karamsarı bile o umutsuz inancın içimizde bir yerlerde tomurcuklanması için elinden geleni yapıyor. Belki de şairin dediği gibi, herkes kendi rolünü oynayıp sahneden iniyor.
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama her ne olursa olsun, dünya her geçen gün daha karanlık bir yere dönüşüyor.


//proje365 hakkında bilgi için...//

1 yorum:

Aylin Sokmen dedi ki...

80'lerin başında (sonunda da) çocuk olanların henüz yetişkin olamaması bir avuntudur belki de o zaman.