7 Ekim 2014

Simgesel şehir: Berlin - 1

Eylül ayında yaklaşık 10 gün boyunca Berlin'de kaldım. Uzun zamandır, daha önce hiç görmediğim bir şehirde bulunmamıştım. Berlin bu anlamda güzel bir başlangıç oldu.Yaklaşık 4 yıldır genellikle maraton koşmak odaklı yurtdışı ziyaretlerim Cuma günü şehre varış, Pazar koşu, Salı dönüş rutini dışına çıkamamıştı. Bu defa tamamen gezmek-görmek amaçlı bir seyahat planı yaptım. Epeydir burada bir şeyler paylaşmadım. Bilinçli bir karardı, fakat Berlin, bende tekrar yazmak ve paylaşmak isteği uyandırdı. Bu nedenle kaç bölüm olduğunu şimdiden tahmin edemediğim yazılara bir şekilde  başlamak istedim.


Öncelikle, burada "gidilmesi-görülmesi gereken" diye başlayan cümleler olmayacak, çünkü Berlin'deki 10 günde bu tür bir beklentiyle orada bulunmadım. Başka yerlerde "görülmeli" denen yerlerin bir kısmını elbette gezdim fakat bunlar ne aradığınız ve ne bulmak istediğinizle ilgili kalıplar o nedenle ben bu şekilde adlandırmamayı tercih ettim.

Nerede kaldım ? (Nerede kalınır sorusuna bir cevap da içeriyor)
Berlin'deki 10 günü bir otel odasında yaşayarak geçirmek istemedim. O nedenle şehir merkezi ve toplu taşımaya çok uzak olmayan bir mahallede bir ev kiraladık Büşra'yla birlikte. (Berlin, toplu taşıma ağının oldukça yaygın ve tıkır tıkır işlediği bir şehir, merkeze (Mitte) yakınlık konusunda da epey fazla çözüm var.
Kurfüstenstrasse ve yakındaki 2 U-bahn durağı
Kaldığımız mahalle şahane bir sakinlikteydi ve hemen yanında biri küçük diğeri büyük iki park-orman vardı. Sabah koşuları için inanılmaz güzellikte bir doğaya yaklaşık 30 saniye yürüyüş sonrasında varabilmek herhalde çok az bir kimseye nasip oluyordur. Ama Kurfürstenstrasse sakinleri bu ayrıcalığa sahipler. (İlerleyen bölümlerde park-ormandan bahsedeceğim.) Biz de 10 gün boyunca bu ayrıcalıktan faydalandır (kırmızı noktalı yer bizim ev).
Kurfürstenstrasse 2
Kurfürstenstrasse 2

2 farklı U hattına 4-5 dakika yürüme mesafesindeki evin girişi, neredeyse tüm evlerin olduğu gibi, bir avluya açılıyor. Avludan da kendi dairenize geçebiliyorsunuz. Ev, tamamen "Ikea evimizin herşeyi" modelinde döşenmiş. Tam kapasite bir mutfakla desteklenmiş (buzdolabı, fırın, ocak, kettle, kahve makinası, ekmek kızartma makinası ve her türlü yeme-içme aktivitesi için farklı alet-edevat-kap-kacak ve bardaklar -şarap bardakları, kahve bardakları, bira bardakları-). Tesis olunca, biz de yerel takılmaya ve özellikle kahvaltıları evde yapmaya gayret ettik, hem ekonomik hem de lezzetli olduğunu söyleyebilirim.

Uçaktan indikten sonra kısa bir otobüs-U-bahn yolculuğuyla Kurfüstenstrasse 2 numaradaki evimize ulaştık, fakat eve girmemiz biraz James Bond hikâyesi gibi oldu. Kapıyı çaldığımda kimse cevap vermedi, ben de rezervasyon yaptığımız booking.com üyesini telefonla aradım ve kapıda kaldığımızı söyledim. Karşımdaki adam kısa sürede birini yönlendireceğini söylemesine rağmen bir süre kapıda bekledik. 10-15 dakika sonra bir SMS geldi. SMS'de, sola dönmem, 50 metre ilerdeki ağacın altındaki posta kutusuna bağlı kilitli kutuyu bularak şifreyi 1260 olarak girmem gerektiği yazıyordu. Biraz garipsesem de yönergelere harfi harfine uydum. Posta kutusuna bağlı kutuda kalacağımız evin anahtarı vardı.

Berlin'deki ilk gün ilginç başladı.

Sola dön, 50 metre ilerideki ağacın altındaki posta kutusu






Kutunun şifresi 1260 :)

Hiç yorum yok: