2 Ağustos 2011

El

Otobüste, ayakta... Sıkışık ve nemli bir otobüs, havasız.
Sahibi belirsiz, yaşlı, büyük bir el. Uzun parmaklar, oturduğu koltuğun önündeki metal tutacağa uzanmış. Şoförün "ilerleyelim" çağrısına uyan kollar, göbekler, çantalar görüş alanına girip çıkıyorlar. El orada duruyor. Büyük bir el. Sahibi belli olmayan bir el. Bir sol el. Önündeki metale tutunuyor. Otobüsün sıkışık trafikteki hareketlerine tepki veriyor, o hareketlere uyum sağlamaya gayret ediyor. Frenle önce geriliyor, öne yaslanan sahipsiz bedeni durduruyor. Hareketlenmeyle birlikte metale daha sıkı yapışıyor.
Ele bir daha bakıyor. Üç yıl önce ölen dayısı aklına geliyor. Kocaman bir adam. Son günlerinde ona sarılarak, sarsılarak ağlayan kocaman bir adam. Neden tüm bunlar şu anda oluyor! Önünden kollar, bedenler, çantalar geçiyor. Bir ara, elin sahibinin sahipsiz yüzünü görebileceği bir boşluk oluşacak gibi hissediyor.
Bir damla gözyaşı... Tanımadığı insanlarla dolu otobüsün içinde ağlamaya başlıyor. Sahipsiz koca elin sahibinin bakışlarıyla tanışmamak için ilk durakta yağmurun serinletici damlalarında teselli bulmak için kendini dışarı atıyor.


//proje365 hakkında bilgi için...//

Hiç yorum yok: